Yıllardır kurumsal dünyada koç olarak pek çok yöneticiyle çalışma şansım oldu. Hemen hepsi iyi niyetliydi, hedefleri vardı, hatta şirketin “vizyonu” PowerPoint sunumlarında netti. Ama garip bir şekilde işler çoğu zaman istenen gibi gitmiyordu.
Bir gün bir yöneticinin şu cümlesi kulağımda kaldı:
“Biz sonuç odaklı bir ekibiz ama hiçbir zaman istediğimiz sonuçları alamıyoruz.”
Soru netti aslında: Acaba sonuçlara odaklanmakla icraya odaklanmak arasındaki farkı yeterince konuşuyor muyuz?
Sonuç odaklılık, genellikle “hedefe ulaşmak” ile ilgilidir. Satış rakamları, pazar payı, büyüme oranları… Ama burada bir risk vardır: Hedefe ulaşmaya odaklanırken, o hedefe nasıl gidildiğini gözden kaçırabiliyoruz. Sonuca bakarken sonucu getirecek öncül hedefler gözden kaçabiliyor.
İcra odaklılık ise süreci yönetmeyi, hedefe doğru istikrarlı ve sürdürülebilir bir şekilde ilerlemeyi ifade eder. Hedefin peşinden koşmak değil, hedefi mümkün kılacak sistemleri, süreçleri ve insanları doğru çalıştırmak anlamına gelir.
Kurumsal eğitimlerde katılımcılara şu soruyu sormayı seviyorum:
“Sonuca ulaşamadığınız bir hedefi düşünün. Hata stratejide miydi, uygulamada mı?”
Genelde ekiplerin yüzde 90’dan fazlası uygulama (execution) cevabını verir. Bu da bize çok net bir şey söylüyor: Strateji değil, icra fark yaratır.
İcra, bireysel liderlikte olduğu kadar organizasyonel yapının da temelidir. Ve bu yapının ayakta durabilmesi için üç temel unsurun birbiriyle uyum içinde olması gerekir: insan, strateji ve operasyon.
Ram Charan’ın sıkça vurguladığı bu üçgen, icranın en sağlam temelidir.
Strateji bize nereye gitmemiz gerektiğini söyler.
İnsan, bu yolculukta kimlerle olduğumuzu belirler.
Operasyon ise o stratejiyi gerçeğe dönüştürmenin mekanizmalarını içerir.
Ancak bu üçü arasında bir uyum yoksa, en iyi stratejiler bile masa başında kalmaya mahkumdur.
Kendi koçluk deneyimlerimden biri, hızlı büyüyen ve farklı şirketleri bünyesine katan bir kurumla ilgiliydi. Strateji çok netti, kaynaklar fazlasıyla mevcuttu. Ancak operasyonel süreçler hâlâ “eski düzen”e göre ilerliyordu. İnsanlar kültürel olarak değişime hazır değildi. Sonuç? Strateji kağıt üstünde kaldı, çünkü icra zemini eksikti.
Bu yüzden şunu net bir şekilde söyleyebiliriz:
İcra, sadece ne yaptığınız değil; kiminle, nasıl ve hangi zihniyetle yaptığınızdır.
Çünkü bu üçgenin herhangi bir ayağı zayıfsa, icra da tökezler:
Strateji eksik ya da yanlışsa, ekip çok iyi çalışsa bile yanlış yöne doğru çok güzel yürür.
Örneğin pazara yanlış konumlandırılmış bir ürün için ne kadar mükemmel satış taktikleri uygulansa da sonuç alınamaz.Operasyonel süreçler yetersizse, strateji ne kadar parlak, ekip ne kadar istekli olursa olsun işler hep aksar, ertelenir, dağılır.
Bir şirkette strateji harikaydı ama sistemler manueldi; sonuç olarak ekip enerjisini inovasyona değil, Excel dosyalarına harcıyordu.İnsan faktörü zayıfsa, en iyi planlar bile hayata geçmez. Çünkü motivasyonu olmayan, rolü belirsiz ya da güven duymayan ekipler harekete geçemez.
Bir başka şirkette her şey hazırdı ama ekip kendi arasında sürekli çatışıyordu. Stratejiye değil, egolara hizmet ediliyordu.
Kısacası, uyumlu bir strateji, doğru insanlarla ve sağlam süreçlerle buluşmadıkça; icra sadece niyet olarak kalır.
Diyelim ki stratejimiz belli, ekibimiz hazır, kaynaklarımız var.
Peki harekete geçmek için neye ihtiyacımız var?
Tam bu noktada devreye İcranın Dört Disiplini (4 Disciplines of Execution – 4DX) giriyor.
Bu model, fikirden sonuca geçişte “neye odaklanmalıyız, neyi nasıl takip etmeliyiz?” gibi sorulara çok sade ama etkili cevaplar veriyor.
Kurum içinde “sürekli öncelik değişiyor” şikayetini çok duyuyorsanız, hedeflerin kağıt üstünde kalmasından şikayetçiyseniz ya da “çok iyi plan yaptık ama uygulamada kaybolduk” diyorsanız, 4DX modeli sizin için güçlü bir yol haritası olabilir.
Ama bu modelin etkili olabilmesi için onu yaşatacak bir liderlik anlayışına da ihtiyaç var. Peki, bu nasıl bir liderlik?
Konu tabi bu kadar kısa değil; tek bir uzun yazı biraz zorlayıcı olacağından ikinci yazıda devam edip bu sorunun cevabını arayacalım istedim:
Öncelikle 4 icra disiplinini ve detaylarını, ardından da bu disiplini hayata geçiren lider profilini, yani Ram Charan’ın tanımladığı “icra odaklı liderin 7 davranışını” ikinci yazıya bıraktım…
Unutmayalım:
İcra, bir plan değil; bir disiplindir.
Ve disiplin, sadece büyük kararlar değil, günlük davranışlar ile inşa edilir.